16 Ocak 2013 Çarşamba

ne koydun la kafana


15 ocak 2013 Fatih Altaylı nın Teke Tek programına konuk Levent Kırca;
Sanatçılar girişimi adlı toplantı veya söyleşide Kemal Kılıçdaroğlu nun sırasını alıp önüne geçmesine
olan tepkisini kadınlara aşağılayıcı bir söylemde bulunarak çıkış yapmasından ve gündemde başa geçmesinden 3 hafta sonra dün ulusal kanal genel müdürü olarak oradaydı. İlk olarak o güne dönecek olursak, haklı olduğu bir durumdan en dibe nasıl batılır bunun güzel bir örneğini sergilemişti.  Bir zamanlar ne koydun la kafana skeciyle, yazdıklarıyla, oyunculuğu ile güldürürken, şimdi ne ironiktir ki aynı soruyu bize sordurur hale geldi. Aynı şekilde ünlü sarhoş taklidi de özellikle dünki program için iyi bir örnek olmuştur.

Sanatçılar girişimi gecesinde aslında burada ben önce konuşacaktım ama biz daha kendi aramızda 
birbirimizin hakkını yersek sonra neler olmaz gibi düzgün bir girişle başladı. Aslında bugün siyasete girmeyecektim ama bu olaydan sonra gururla söylüyorum işçi partiliyim, Atatürkçüyüm diye devam edip alkışı da alınca 5 dakika öfke ve nefret dolu bir konuşma yaptı. O gazın sonunda da gündeme düşen lafını etti ve olaylı bir sonla bitirdi.
Programda K.Kılıçdaroğlu nu daha sonra arayıp özür dilediğini ama o durumda  haklı olduğunu, Kılıçdaroğlu nunda ona hak verdiğini ve aralarında sorun olmadığını söyledi. Aynı şekilde yazısında da kadınlardan özür dilediğini, ulusal kanalda ki programda da halt ettim, ayıp ettim, kadınlardan özür dilerim diyerek özrünü yineledi.

Dünki programda ise o kafanın o güne has olmadığı hatta o gün düzgün bir konuşma yaptığını anlamamızı sağladı. Dalga geçercesine F.Altaylı yı küçümseme, hükumet yanlısı olarak suçlama, sorulara  cevap verme yerine şarkı söyleme şeklinde devam eden ilk 30 dakikadan sonra Altaylı da dayanamadı ve patladı.
o an ve devamı videoda:
http://tinyurl.com/acbqxyn
Kırca nın orda insanlık suçu işlenmediğinden mi yanasın?, orada gazeteci arkadaşların yatıyor, niye onların yanında değilsin?, bu insanlar niye orda yatıyor? sorularından sonra birincisi onların arkadaşlarım olduğunu ne biliyorsun ,şimdi bana hiç savunmak istemediğim bir meselede, bu davada, bu davayı açanların lehinde konuşmak istemediğim için bana burada böyle bir mugalata yaparak...(sözü kesiliyor) şeklinde  cevap vererek orada yatanlarla ve dava ile ilgili düşüncesini de biraz belli etti sanırım. İlginç olarak iki buçuk milyon sayfalık dava dosyasını da okuduğunu ve türkiyede de başka kimsenin okuduğunu düşünmediğini söyledi.(tabi hepsini okuyacak zamanı olduğunu düşünmüyorum ama davanın ana hatlarını, önemli noktalarını, dava hakkında şahsi bir karara varana kadar okuduğu belli)

Daha fazla da yazmak istemiyorum ve programı izlemenizi öneriyorum.(tamamı linkte mevcut)
Aslında Levent Kırca nın çoğu Atatürkçü gibi söylemlerinden dolayı Atatürkçülüğe iyi bir örnek
olmadığı bir gerçek. Geçtiğimiz aylarda, Sezen Aksu’yla başlayan döneklik furyası Halil Ergün’le devam etti, sonra Ali Poyrazoğlu girdi devreye Hükumetin yaptıklarını çok beğeniyorum’ dedi. 
Ben bunlara artık söz söylemiyorum. Gıyaplarında yüzlerine tükürüyorum.Artık bu insanların dönüşü diye bir şey olamaz. Dönmesi halinde bizim bağrımıza basmamız mümkün değildir. Benim için bunlar birer vatan hainidir, bunu açıkça söylüyorum demesi de nasıl bir kutuplaşmaya girdiğinin ayrı bir örneğidir.

Bu ve bunun gibi kendine aydın diyenler veya aydın olarak adlandırılanlar, tv de, meydanlarda ve çeşitli platformlarda bu şekilde öfkeyle, dışlamayla, nefret ve kinle açıklamalar konuşmalar yaptıkça, daha çok kaybedecekler ve kazanamamalarının sebebini de sürekli karşıya atacaklar. Hileyle, kandırmalarla
başta durduklarını iddia edecekler. Bugün hükumetin sergilediği bağdaştırıcı tavrın (kendi deyimleriyle herkesi kucaklama, el uzatma) doğru olduğunu anlayıp sergiledikleri gün belki sayıları daha da artacak ve daha güzel bir muhalif grup oluşacak, adam akıllı bir araya gelip planla hareket edeceklerdir. Bugün başbakanın kürt kardeşlerim lafınının, hitabının oy için değil, birlik için, ülke bütünlüğü için olduğunu ve bu birlikle ülkenin daha da gelişeceğini,ilerleyeceğini, sadece Atatürkçüyüz nidalarıyla bir yere gelinmediğini, onun hedeflerine ancak bu şekilde birlik olarak ulaşılacağını anladıkları gün gerçek Atatürkçü olacaklardır.

Geçen yazdığım ilk yazıyı tekrar okuduğumda benim de hitap şeklimin hoş olmadığı farkettim ki bu yazıyı da törpülememe rağmen biraz öyle oldu sanırım, ben de düzelmeye çalışacağım.


29 Aralık 2012 Cumartesi

ODTÜ olayı ve verilen tepkiler


Odtü olaylarıyla ilgili bir hafta on gündür bir tartışmadır gidiyor.
Yazarlar çıkıyor biz de öğrenci olduk, Odtü yü anlıyoruz destekliyoruz,
öğrenciler nerden olursa  olsun  destekliyoruz  yazıları.
Neyi destekliyorsun?  Orada olan grubun bir kısmı kolektif, bir kısmı provakatör, bir kısmı da hükümet ne yaptıysa ne yapacaksa yanlıştır diyen insanlar. Şuan ülkede başbakanı sivilde tek başına görse öldürmeye çalışacak yüzlerce binlerce insan var. O üniversitede de var onlardan ve kalkmış bilmem kaç polisle girmiş diye eleştiriyorlar. Sayı abartıdır kabul ama o sayının niye o kadar olduğunu da bir düşünmek lazım, bir başbakan üniversitesinden korkar mı diyorlar; korkar elbette.
Sapanlarla demir bilyeler atılmış oradaki polislere.Olay başladıktan sonra mı önce mi onu bilemem ama bunu yapanlardan korkmak lazım.
Gelelim o olayın yaşanma sürecine; sırf başbakan üniversiteye geldiği için toplananlar var ki anlam veremiyorum. Dönem açılış konuşmasına veya bir bina açılışını gelir tepki koyarsın, toplanırsın ama ülkemiz için çok önemli bir olayı izlemeye geliyor, siz orda sırf sevmediğiniz için sloganlar atıyorsunuz, sırf orada hakkınız var diye toplanıyorsunuz. Onun dışında Tv ye çıkan bazı odtülülerin askeri militarist  amaçlı kullanılacak olması yüzünden tepkili olduklarını belirttikleri açıklamaları var. Kusuruma bakmayın ama mezun olduktan sonra bu adamlar gidip aselsan da çalışmak için bir yerlerini yırtacaklar. Kısaca şu an destek verenlerin mağdur gözükene acıdıkları için veya hükümet düşmanı oldukları için destek verdiklerini,  her olayda da öğrencinin haklı olmadığını düşünüyorum. Rektörlerin veya öğrenci gruplarının ne dediği umrumda da değil açıkcası, görünen o ki  herkes tarafını destekliyor, olay nedir ne olmuş kime ne.
Olaylarda bir öğrencinin ağır yaralanması da ayrıca polis i haksız göstermiştir. Polis haklı demiyorum ama o olayda bir provokatör ün saldırması polise cevap hakkı doğurur ki olay büyük ihtimal öyle oldu, durduk yere kimse kimseye saldırmaz.
Ayrıca iki sene önce polis barikatının önünde uzun eşek oynayan terbiyesizleri de unutmamak lazım. ( foto da görüleceği gibi )
Onları sadece olayları durdurmaya engellemeye çalışan robotlar gibi görüyor galiba o öğrenciler, koyun bakalım o olayda polisin yerinize kendinizi! Onlarında duyguları olduğunu, onlarında sabrının sınırı olduğunu unutmayın.

  Tüm bu olaylar yüzünden ilk defa adam gibi %100 yerli uydu yapmışız bir gün konuşulmadı. Yerli malı olayına iki yazarın da farklı bakışları var.
Bana göre biri araştıran ne olmuş ne bitmiş farkında olan, öbürü de nasıl bunu karalasam derdine düşmüş biri
okuyun bakın yorum size kalmış:
Yılmaz Özdil Uydu başlıklı yazısı
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22196121.asp
Fatih Altaylı ben mi doğru söylüyorum , Özdil mi! Başlıklı yazısı  (2.yazı)
http://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli/805187-dagda-olenler-agac-kovugundan-mi-cikti-gultan-hanim
devamı niteliğindeki yazısı
doğru tarafın işi olmaz
http://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli/805412-dogru-isin-tarafi-olmaz
şu ülke de muhalif basın ve muhalefet iyi olana doğru olana bir kere de hak verseydi şu durumda olmazdık belki de, kim bilir?

sayaç